Məhsul kodu: 10324
Baudrillard Amerika da kültürünün Amerika ile hesaplaşmasına alışılmadık bir boyut getiriyor Amerika yı ne modern Avrupa yı tanımlayan kavram ve değerlerin tükenmişliğine ya da tıkanmışlığına bir alternatif olarak gören, ne de Avrupamerkezci bir kültür ve uygarlık anlayışıyla eleştirmeye yönelen bir kitap bu. Üçüncü bir yaklaşımın, Amerika yı Amerika olarak anlamanın ve bunu da yerinde, Amerika nın kendisinde yapmanın zorunluluğunu savunuyor. Öte yandan Baudrillard a göre Amerika yı yerinde anlamanın yolu müzelerini, kütüplanelerini gezmek, geleneksel anlamda kültürel ürünler olarak adlandırdığımız şeyleri aramak değildir. Tersine, doğanın insandan önce geçirdiği bütün evrimleri sergileyen ilkel bir coğrafya, kent kavramlarımıza sığmayan bir kentleşme, farklı bir birey, ahlâk ve sağlık anlayışı, bir başka kültür sunan Amerika yı görmek gerekir. Bunu yapmaksa Batı nın çöllerini boydan boya kateden otoyollarda gözden kaybolma noktasına varacak kadar hız yaparak Avrupa da hiçbir zaman rastlanamayacak bir mekân ve yataylık deneyimi yaşamayı; Las Vegas ı çölden fışkıran yapay bir ışık demeti olarak görebilmeyi; ne bir merkezi ne de dış sınırları olan ve böylece kent kavramını yeniden tanımlayan Los Angeles ı gece karanlığında uzaktan seyretmeyi; New York maratonunda nefesleri tükenene kadar koşarak ya da Ortaçağ işkence aletlerine benzer aletlerle vücut geliştirerek acı çekerler. Ancak her şeyden önemlisi, başarının sırrı olan bu acı, yapayalnız çekilen, hiçbir dayanışma içermeyen bir acıdır. Amerika nın kendine özgü yapaylığı, tanıtım kültürü, gündelik yaşamın içine girerek bambaşka bir anlam kazanan ahlâk ve politika pratikleri en iyi Reagan ın kimliğinde anlaşılabilir; sinema oyuncusu, vali, başkan ve gülümseyen bir yalancı. Bu tür saptamalardan yola çıkarak ince bir mizahla yüklü bambaşka bir Amerika resmi çiziyor Baudrillard. Ancak özgün betimlemelerden ibaret bir gezi kitabı değil bu. Güçlü bir sosyopolitik çözümleme ve eleştiri üretiyor. Daha da önemlisi modern Batı yı tanımlayan temel değer ve ilkelerin Amerika da aldığı biçimlere bakarak Avrupa nın aynı ilke ve değerleri gerçekleştirmedeki başarısını, hatta samimiyetini sorguluyor.Bugün tüm dünyayı etkisi altına alan Amerikan yaşam ve düşünme biçimine farklı gözlerle bakan bu yapıt, Baudrillard ın hiper gerçeklik deneyiminin ilk ürünü...