Məhsul kodu: 6553
20. yüzyılın sonuyla (fin de sicle) milenyumun sonunun (fin de millennium) kesiştiği, içinde bulunduğumuz zaman diliminde, uygar dünya olarak adlandırılan olguyu nasıl algılayabilirz?
Uygarlığın zirvesinde miyiz, yoksa çağdaş barbarlığı mı yaşıyoruz? Modernlik i çağdaş bir barbarlık olarak adlandırmak mümkün mü?
Oluşturmaya çalıştığım bu yeni teorik yaklaşım, insanın uygarlık tarafından evcilleştirilemeyeceği varsayımında bulunan bir tür eleştiri teorisidir. Bu yaklaşım, kökenleri Platon a kadar geri götürülebilecek, görünürdü çözümlenemez gibi duran, insanın erdemi nasıl öğretebileceği ya da iyi bir toplum oluşturmada nasıl başarı sağlayabileceği sorununu gündeme getirmektedir. Bu çalışmanın amacı bu soruya bir sağlayabileceği sorununu gündeme getirmektedir. Bu çalışmanın amacı bu soruya bir cevap bulmak değil; fakat barbarlık sorununu yeni bir yaklaşımla ele almaktır.
Burada ileri sürülecek argümanın tezat içeren doğasına rağmen, bu yaklaşımı ciddiye almak isteyen, 20. yüzyılın ana hatlarına öyle bir öyle bir göz atmalı ya da düzenli bir şekilde CNN izlemelidir. Bu yüzyıl, Nazizmden Komünizme ve sözde Demokrasiye kadar, siyasal spektrumun her iki ucuna mensup yaklaşımlarca desteklenen yüce rasyonel amaçlar uğruna hayatlarını veren kurbanların kanlarıyla yoğrulmuş bir yüzyıldır. Son Çözüm den, Glug a, Hiroşima ya, Körfez Savaşı na, eski yugoslavya daki vahşi savaş örneklerine ve şimdilerde İkinci Körfez Savaşı na bakıldığında sosyal bilimciler, artık daha ne kadar, insanlığın giderek barbarlıktan uzaklaştığını söyleyebilir. İkincisi, rasyonalitenin alternatifi olarak merhameti teklif ediyorum...Şayet rasyonalite toplumları birarada tutma noktasında yetersiz kalıyorsa, toplumsal düzenin empatinin ve merhametin düer türevlerinin daha güçlü yapılarına bağlı olabileceğini ileri sürüyorum.